yasin pekeroğlu

Yasin PEKEROĞLU | Danışman & Eğitmen & Yazar

 

Ekoloji ve Ekonomi

Bugün Dünya Çevre Günü. Bilgi Çağı dediğimiz ve her alanda küreselleşen yerküremizde çevresel değerlerin korunması Dünya gündemini meşgul eden konuların başında gelmektedir. Çünkü tahrip edilen çevrenin önceki durumuna dönüştürme maliyeti, koruma maliyetinden fazlasıyla yüksek boyuttadır. Bilimin katkılarıyla 19. yüzyılda keşfedilen buhar makinesinin sanayiye uygulanması sonucunda çok üretim, çok tüketim anlayışının da başlangıcı olmuştur. Bu başlangıç bugün yaşadığımız ve mücadelesi çok zor olan çevre krizlerinin, ekosistemin dengesinin bozulmasına neden olmuştur. Öyle ki, yenilenebilir kaynakların bile kapasitesini zorlamıştır.

Nitekim kalkınmanın öncüsü sayılan sanayileşme trendi tüm dünyada doğal kaynakların yok olmasına neden olmuştur. Dolayısıyla sanayideki verimlilik göstergeleri, çevreyle zıt olarak artmıştır. Oysa 3 milyon yıl önce yaşamının başladığı varsayılan insanın ve diğer canlıların, yaşamlarını sürdürebilmeleri için gereken su, hava ve toprağın kirlendiği geç fark edilmiştir. Küresel fark ediş, Dünya için ortak kararların alınmasını gerektirmiştir. Ortak geliştirilen koruma stratejilerinin ve eylem planlarının masaya yatırılması ise ancak, 5 Haziran 1972'deki Dünya Çevre ve Kalkınma Konferansı ile olmuştur. Öyle ki, çevre bilincinin oluşumuna, çevreciliğin politik bir olgu haline gelmesine referans teşkil etmiştir. Bu yüzden her yıl Dünya Çevre Haftası olarak kutlanmaktadır.

Ancak alınan kararlar ve yaptırımlar çevre sorunlarının hızını kesmeye yetmemiştir. Artan Dünya nüfusu tüm ülkelerde sanayi yoğun kentlere doğru kaymıştır. Böylece çarpık kentleşme, sağlıksız beslenme, ekilebilir alanların tarım dışı kullanımına, yeşil alanların azalmasına, canlı türlerinin yok olmasına, suyun ve havanın hızla kirlenmesine neden olmuştur. Çevre tahribatından kaynaklanan sorunların uzun yıllar sonra ortaya çıktığını maalesef bugün üzülerek öğreniyoruz. Örneğin; iklim değişiklikleri ve küresel ısınma nedeniyle, kutuplardaki buzullardan sonra en büyük su kaynağı olan Himalaya Dağlarındaki buzulların eriyerek yılda 10-15 m alçaldığı bilim insanları tarafından tespit edilerek belgelenmiştir. Halbuki, ekonomik kalkınmanın çevreyle uyumlu olması, çevrenin korunması ve insanlığın sürdürülebilir bir yaşam sürmesi gerektiği düşünülmüş olsaydı, bugün daha sağlıklı bir çevrede yaşamış olurduk.

Ülkemizde de dünyaya paralel olarak 60-70 arasında sanayileşme politikasına ağırlık verilmiş olup halen devam etmektedir. Evet Türk sanayisi ulusal ekonomimizin ve büyümemizin temel göstergesi ve dinamizmidir. Oysa kalkınmanın temel direği olan ekoloji ile ekonomi arasında çok yönlü ve sürekli bir etkileşim vardır. Bu düşünceyle değerlendirdiğimizde çevre konseptinin sürdürülebilir kalkınmayla olması gerekmektedir. Maalesef Kocaeli sanayileşme ile çevrecilik politikasının ters orantılı geliştiği bir il olarak 1990'lara gelmiştir.

Bugünkü adıyla Çevre ve Orman Bakanlığının kurulması ile geriye kalan doğal kaynakların korunmasına yönelik yaptırımlar uygulanmış ve çevre bilinci toplumun tüm paydaşlarına aktarılmıştır. Kocaeli 3505 km2'lik yüzölçümü ile küçük, sanayi üretimi bakımından en büyük 3 kent arasındadır. Bugün kamu otoritesi, sivil toplum kuruluşları ve sanayinin sosyal sorumluluk ilkesi ile davranması, geçmişin tartışmalarına son vererek ortak geleceğimiz olan çevrenin korunmasında denge arayışlarına ulaşmıştır. Artık bu küçük kentte Körfezimizi, Kandıra sahillerimizi, Kartepe'yi çevresel dayanışma ile kucaklamamız gerekiyor. Çünkü eskiden ağır kokulu, siyah dumanlı bacaların yerini, doğalgaz kullanım oranını, artıma tesislerinin artışı yer aldığı gibi, deniz ulaşımının yapıldığı kentimizde artık doğanın yeşili ve mavisini korumanın zamanıdır.

Bu kentte yaşayanlar olarak; çevrenin bozulmasını, kirlenmesini önlemek, iyileştirilmesini teşvik etmek, bozan ve kirletenlere yalnızca ilgili Makamlardan yaptırım uygulanmasını beklemeden elbirliği ile yaşanabilir sağlıklı bir Kocaeli'yi gelecek kuşaklara emanet etmeliyiz. Hiç değilse, çevrenin yaşayan kısmının korunması dileği ile…

Yukarıdaki değerlendirmeyi geçtiğimiz yıllarda Kocaeli Üniversitesi doktora öğrencisi Yasin Pekeroğlu yapmıştı.

Özgür Kocaeli Gazetesi (05 Haziran 2012)

Kaynak gösterilerek alıntı yapılabilir.